ISTANBUL BLUE
Göğüne erdim, sonsuz bi bakışla, ardımda onca tümce bıraktım
Nedir o zaman tutsak bi şarkının gecesini sana tamamlamak
Nedir yüzünde ki çizgilerin anlamı,
Elimde Çırağan sarayının eşsiz güzelliği
Güzelliğe tutsak olan ben, seni geceye hüzünlendirmek
Ağlatmak ve utanmak, sonu biten aşkları gözlerine çekmek
Dalyan dalyan dumanına bakmak, yanmak ve yüreğinin atışını
duyumsamak, metefarlorı bi kenara itip, yeryüzünün soluğunu
hissetmek derinden,
Dudağın bi tarafa yazdım,henüz hiç açılmamış bi göğün
ardına düşerken
sometime my flover, düşünüyorum da içimde kelebeklere dönen
harfler
Sahilde ki kayaları hatırla,denizle çarpışan kayaları, aşınmıyor sesi
Gitarın tınısı, uçsuz bucaksız gidilen yolda, gülüşler, unutuluşlar
Hiç bi kitapta bulmadığım sana dair, söyleyişler
Bi mumun sigara dumanını içine çeken yalnızlığı
Hani Yerebatan sarayı, nedir cezbeden İstanbul u
Belki biraz İstanbulsun biraz da blue
Blues şarkılarının siyahı, tenine sormadın mı hangi esmerlik kadar
Ellerine bi sevinç tutuştursam, binbir meşale yaksam
Samsun asfaltında dinlesem yeni türküyü
Otomobillerin hiç hız kesmeyen saniyeleri hiçe sayan sesini duysam
Sen olsan içinde , güllerin çıkrığını sana sunsam
Sen susasan kendini, kendi yalnızlığını hiçe saysan
Sonra kendi adresini sana getiren bi aşk mektubu
Çıkmaz sokaklarda aramasan kendini, kendini bi harf kadar incitilmiş görmesen
Görmesen ne çıkar, sana dair yazacak çok şey var,
Şiirin ardına düşersen thales kadar eskirsin
Bi yontucu gibi yontarsın avcunun içini,kalabalıklar içinde bi İstanbul kadar
Eskisin, tarihin yörüngesine oturmuş fatih semti kadar eskisin
Yeniden başlarsın, sonra çeker içine Sarayburnu açıklarına demirlemiş bir liman
Seni hep limanda hatırlarım, sonra kayboluşunu
Suyun içine değen ayaklarını
Kahrolası bi acı duyarsın orası senin mabedin
Üstünü açarsın ve kelebekler uçuşur
Üç kelebeğin vardır, kurgulanmış bi yaşantının sularına değen
Nedir o zaman tutsak bi şarkının gecesini sana tamamlamak
Nedir yüzünde ki çizgilerin anlamı,
Elimde Çırağan sarayının eşsiz güzelliği
Güzelliğe tutsak olan ben, seni geceye hüzünlendirmek
Ağlatmak ve utanmak, sonu biten aşkları gözlerine çekmek
Dalyan dalyan dumanına bakmak, yanmak ve yüreğinin atışını
duyumsamak, metefarlorı bi kenara itip, yeryüzünün soluğunu
hissetmek derinden,
Dudağın bi tarafa yazdım,henüz hiç açılmamış bi göğün
ardına düşerken
sometime my flover, düşünüyorum da içimde kelebeklere dönen
harfler
Sahilde ki kayaları hatırla,denizle çarpışan kayaları, aşınmıyor sesi
Gitarın tınısı, uçsuz bucaksız gidilen yolda, gülüşler, unutuluşlar
Hiç bi kitapta bulmadığım sana dair, söyleyişler
Bi mumun sigara dumanını içine çeken yalnızlığı
Hani Yerebatan sarayı, nedir cezbeden İstanbul u
Belki biraz İstanbulsun biraz da blue
Blues şarkılarının siyahı, tenine sormadın mı hangi esmerlik kadar
Ellerine bi sevinç tutuştursam, binbir meşale yaksam
Samsun asfaltında dinlesem yeni türküyü
Otomobillerin hiç hız kesmeyen saniyeleri hiçe sayan sesini duysam
Sen olsan içinde , güllerin çıkrığını sana sunsam
Sen susasan kendini, kendi yalnızlığını hiçe saysan
Sonra kendi adresini sana getiren bi aşk mektubu
Çıkmaz sokaklarda aramasan kendini, kendini bi harf kadar incitilmiş görmesen
Görmesen ne çıkar, sana dair yazacak çok şey var,
Şiirin ardına düşersen thales kadar eskirsin
Bi yontucu gibi yontarsın avcunun içini,kalabalıklar içinde bi İstanbul kadar
Eskisin, tarihin yörüngesine oturmuş fatih semti kadar eskisin
Yeniden başlarsın, sonra çeker içine Sarayburnu açıklarına demirlemiş bir liman
Seni hep limanda hatırlarım, sonra kayboluşunu
Suyun içine değen ayaklarını
Kahrolası bi acı duyarsın orası senin mabedin
Üstünü açarsın ve kelebekler uçuşur
Üç kelebeğin vardır, kurgulanmış bi yaşantının sularına değen
Sinan Doğan ALADOĞAN